23 Ağustos 2012 Perşembe

LAPİS LAZULİ


Kısaca “lapis” veya “lacivert-taşı” olarak da bilinen lapis lazuli, MÖ.5000’lerden itibaren çeşitli uygarlıklar tarafından önemli bir süs taşı olarak değerlendirilmiştir. Özellikle Eski Mısır uygarlıkları zamanındaki değeri o dönemden kalan firavun hazinelerinden de anlaşılmaktadır.
Adını Eski İran dilinde “mavi” anlamına gelen “lazhward” sözcüğünden alan lapis lazuli, tipik olarak koyu mavi ya da lacivert renkte bulunur ve bu rengini içerdiği lazurit (sodalit) mineralinden alır. Bu yarı değerli taş gerçekte bir mineral değil bir tür kayaçtır.
Lapis lazulinin içinde %25-%40 oranında lazurit mineralinin yanı sıra, değişen miktarlarda kalsit (beyaz) ve pirit (sarı) kristalleri de bulunur. Bunlara ek olarak piroksen (ojit, diyopsit, enstatit), amfibol, feldispat, mika, apatit, titanit ve zirkon mineralleri de lapis lazulinin yapısında görülebilir. Lapis lazuli genellikle kristalen yapılı kireçtaşlarının kontak metamorfizması sonucunda oluşmaktadır.
Mavi lapisin yapısında altın benzeri, sarı renkli, küçük pirit tanecikleri yer alır. Bu önemli süs taşının değerini kaybetmemesi için beyaz kalsit damarları tarafından kesilmemiş olması gerekmektedir. Artan kalsit ve pirit miktarı lapis lazulinin değerini önemli ölçüde azaltmaktadır.
Bu çarpıcı süs taşının çıkarıldığı başlıca yerler, Afganistan’ın kuzeydoğusundaki Bedehşan ve Şili Andlar’ındaki Ovalle bölgesidir. Önemli diğer kaynaklar ise Rusya’daki Baykal Gölü yakınları, Sibirya, Angola, Burma, Pakistan, Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’da bulunmaktadır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder